Futbolun Dili

Şu anda gerçekleşmekte olan 2018 FIFA Dünya Kupası ile birlikte tüm dünyada futbol konuşuluyor. Her ulusun kendi deyişleri var ve bunları anlamak için tutkulu bir futbol taraftarı olmanız da gerekmez.

Bazı futbol deyişleri günlük hayatın bir parçası olmuştur, fakat onların aslında futbol sahalarından çıktığını çoğu kişi bilmez.

Bazı ülkelerde bilinen yaygın deyişlere bir bakalım derim:

Almanca

Almanya’da futbol tarihi üzerine çok farklı görüşler vardır fakat en yaygın görüş, Alman öğretmen Konrad Koch’un İngiltere ziyaretinden sonra oyunu Almanya’ya getirmesiyle ilk defa 1874’te Alman topraklarında oynandığı yönündedir.

Immer am Ball bleiben tam olarak ‘topa yapış’ şeklinde çevrilir.  Bu cümle çoğunlukla birine pes etmemesini söylemek için kullanılır.  Örneğin eğer arkadaşlarına umduğun işi alamadığını söylersen sana “Immer am Ball bleiben!” diyeceklerdir. Aslında bu deyiş, maç sırasında topa sahip olma avantajını anlatmaktadır.

Halt den Ball flach tam olarak ‘topu aşağıda tut” olarak çevrilir. Birine dikkatli olmasını söylemek için kullanılır.  Eğer birisi yükseklerden uçuyorsa ve gerçek dışı standart ve beklentileri varsa onlara “Halt den Ball flach!” denilir.  Oyun sırasında topu aşağıda tutmak daha rahat ve ustaca top kontrolü sağlar.

Schland bu da Deutschland’ın bir kısaltmasıdır (Almanya) ve bu yüzden çevirisi zordur.  Kelime genelde Dünya Kupası veya Avrupa Şampiyonluğu sırasında kullanılır ve şampiyonalar sırasında vatanseverlik ile karışık parti havası anlamına gelir.  Genellikle Alman bayrağının sallanması ile birlikte söylenir.

Eski Alman televizyon sunucusu Stefan Raab, bu terimin patent sahibidir.  İlk defa 2002 Dünya Kupası sırasında kullanıldı fakat bir sonraki Dünya Kupası’nda ülke çapında popüler oldu. Bir gazeteci ‘Schland’ı ‘büyük futbol müsabakaları sırasındaki herkesin paylaştığı milli heyecan’ olarak tanımladı.

Es müllert wieder tam olarak “yine müllerliyor” olarak çevrilir, Almanca konuşmayanlara muhtemelen orijinal deyişten anlamsız gelecektir.  Bunun sebebi ‘müllert’ Alman milli futbolcusu Thomas Müller’in isminden türemiştir.  Beklenmedik hareketleri ve eşsiz oyun stili ile en imkansız görünen zamanlarda bile bir çözüm bulmayı başarabilen bir oyuncudur Thomas Müller. Ne zaman gol atsa taraftarlar “es müllert wieder” der.

İngilizce

1843’te kurulan dünya çapındaki ilk futbol kulübü Sheffield FC’ye ev sahipliği yapan İngiltere, futbolun ana vatanı olarak bilinir.

Being on the ball terim Almancadaki “am Ball bleiben”e yakın fakat bunun anlamı birazcık farklı.  Etrafındaki her şeyin farkında olmak anlamına gelir. Deyiş aslında futbolcuların onlara pas atıldığında hazırlıklı olmaları için topu gözleriyle takip etmesinden türemiştir.

Handbags (El çantası) da iki ya da daha fazla oyuncu arasındaki zararsız kavgayı ifade eder.  Terim kadın çantalarını, yani oyuncuların, ciddi ve tehlikeli olmayacak şekilde, kız gibi dövüştüklerini ifade etmek için kullanılır.  Doğrusu ‘PoD’ (politik olarak doğru) olsa da olmasa da sık sık İngiliz spikerler tarafından sahadaki dalaşmaların önemsiz olduğunu anlatmak için kullanılır.

Christmas tree (Noel ağacı) bir savunma düzeni veya diğer adıyla 4-3-2-1 (dört defans, üç defansif orta saha, iki ofansif orta saha, bir forvet). Bu formasyon ismini şeklinden almıştır, havadan bakıldığında bir Noel Ağacı gibi görünür.

Howler, futbol sırasında genellikle spikerlerin bağırarak söylediği bir kelime.  Saçma ve belki de spikerlerin gözünde komik hatalar yapan kişiler için kullanılır.

Uluslararası

Bazı futbol ile alakalı terimler tüm dünyada günlük hayata girmişlerdir.

Yellow/Red Card (EN) , Sarı/Kırmızı Kart (TR)

Bir oyuncuya sarı kart vermek onu uyarmak, kırmızı kart ise köşeye göndermek anlamına gelir.  Spor ile alakasız bir yerde genellikle kart gösterilmez ama sözlü olarak kullanılır.  Halk arasında sarı kartın anlamı gayriresmi bir uyarıdır, kırmızı kart ise sınırın aşıldığını söyler.

Half-time (EN) , Devre arası (TR)

Oyunun yarısı bittiğinde oyuncular mola verir.  Bu, iş yerleri ve sosyal hayat dahil her yerde mola zamanı geldiğinde kullanılır.

To score an own goal (EN) , Kendi kalesine gol atmak(TR)

Genellikle birisi bir şey yaptığında ama umduğunun tam tersi etki aldığında kullanılır.

Game plan (EN) , Oyun planı (TR)

Teknik direktörler genelde oyundan önce takıma bir oyun planı anlatır, bu plan kazanmak için taktiksel bir yaklaşımdır.  Spor dışı bağlamda hedefe ulaşmak için yapılan her plan bir oyun planıdır.

Rusça

Rusya’da futbol, popülaritesini hokeye bırakmış durumda.

гол в раздевалку (gol w rasdewalku) ‘soyunma odasında gol’ olarak çevrilir.  Bu deyiş, ilk yarının son dakikasında, tam da futbolcuların soyunma odasına girecekleri zamandan önce gol atıldığında kullanılır.

бабочка (babotschka) ‘kelebek’ olarak çevrilir. Bu da kaleci topu durdurmak için zıplayıp başarısız olduğunda kullanılır.

судью на мыло (Sudyu na mylo) ‘hakemden sabun yapmak!’ olarak çevrilir.  Bu deyiş, Sovyet Rusya’ya bazı sokak köpeklerin avlanıp yağlarının sabuna çevrildiği zamana dayanır.  Çok zalimceydi ve şimdi de taraf tutan hakemler için kullanılıyor.

фуТбол (futból) Futbol oyununun Rusça çevirisi.  Gündelik hayattaki Rusya’da tişört için kullanılan ФУТБОЛКА (futbólka) terimi gibi birçok kelime bu kelimeden türer.  Bunun sebebi de 1920’deki futbol oyuncularının maçları sırasında tişört giyen ilk Ruslar olmalarıydı.

*****

Her ülkenin kendi özelliklerini taşıyan deyişleri vardır, bu yüzden hazırladığımız bu liste sonsuza kadar sürebilir.  Ülkeye özel terimler ve deyişler, rekabete rağmen futbolun ve futbol dilinin tüm dünyadaki insanları bağladığını gösterir.

Share this :